Profesör Alexander, eşi Adelaide ile birlikte, daha nişanlılık yıllarında gelip yerleştikleri gölün hemen kıyısındaki güzel bir evde oturmaktadır. Profesörün doğum gününü kutlamak üzere toplanan ailesi tam sofraya oturmak üzereyken, televizyonda konuşma yapan başbakan bir nükleer savaşın başladığını duyurur. Yayın aniden kesilir ve gerçekten mi yoksa profesörün bilinçaltında mı geliştiği kestirilemeyen bu olayın ilk belirtisi olarak alçaktan geçen, sesten hızlı uçakların gürültüsüyle birlikte bir endişe başlar. Profesör, tüm dünyanın ve sevdiklerinin kurtulması için kendini kurban etmesinin gerekliliğine inanır ve bu görevini yerine getirmek üzere harekete geçer * Dünyanın en önemli yönetmenlerinden birinin imzasını taşıyan bir başyapıt * ‘Ölüm yoktur, ölüm korkusu vardır’ lafıyla şekillenen, bu korkunun üzerine giden müthiş bi film.