Frank Miller ve Tom Wheeler’ın imzasını taşıyan Cursed dizisi, çiftin yine birlikte yarattıkları kendi romanlarından uyarladıkları bir Kral Arthur efsanesi versiyonu. Genç bir Fey (peri) cadı olan Nimue’yi (Langford) trajik bir kader beklemektedir. Kabilesinin Kızıl Paladinler tarafından tarafından vahşice katledildiğinde, meşhur Merlin’e (Gustaf Skarsgård) efsanevi ve esrarengiz bir kılıcı ileterek halkını kurtarmakla görevlendirilir. (Evet, seyirciler muhtemelen kılıcın Excalibur olduğunu biliyorlar, ama dizi boyunca ona Sworf of Power “Güç Kılıcı” denmesine katlanacağız.)
Ne yazık ki, ilk sezondaki heyecanın çoğu – özellikle finalde büyük sırrın ortaya serilişi – seyircideki meşhur Kral Arthur öyküsü ile aşinalığına dayanıyor. Biz de böyle bir kitlenin bir parçası olduğumuzdan, Nimue’nin yolculuğu kesinlikle ilgimizi çekti, ancak dizideki oyunculuklardan hayal kırıklığına uğramadığımız anlamına gelmiyor bu. Kral Uther (Sebastian Armesto) ve Nimue’nin yoldaşı Arthur (Devon Terrell), sezon boyunca epey iki boyutlu bir karakter çiziyorlar.
Cursed, Kral Artur/Gölün Leydisi temalı klasik efsaneden ziyaden genç ve güzel Katherine Langford’a hayran bir seyirci kitlesini hedefliyor göründüğü için bir türlü tatmin edici bir eser olarak billurlaşamıyor. Bunun ötesinde, dizinin hemen hemen her yönü, Yüzüklerin Efendisi ya da Game of Thrones‘tan apartılmış bir yamalı bohça estetiğinden kurtulamıyor. İçi boş ve sadece görüntüye önem veren muadili The Wicher‘dan sıkıcılık konusunda geri kalmıyor. Hatta diyebiliriz ki The Witcher bile Cursed’dan bir kaç cm daha az sığ.
Yazan: Altyazi.org ekibi