Herşey, sıska bir vatansever olan Steve Rogers’in “vatani borcunu ödeme” hevesiyle başladı. Çelimsiz delikanlı Steve Rogers, II: Dünya Savaşı’nda ülkesi için savaşmak istediğinde, çok gizli süper-asker programı derdine derman olacak ve Birleşik Devletlerin biricik koruyucusu Captain America doğacaktır. Nasyonal-sosyalistlere savaş esnasında acımayan kahramanımız, Red Skull isimli Alman mucidin ölümcül roketini durdurmak isterken kaybolur. 1990’larda buzulların içinde donmuş bir halde bulunana dek herkes onu ölü sanmaktadır. ‘Captain’ tekrar iş başı yapar. Karşısında, yeni planları olan eski düşmanını bulacaktır. Bu filmin talihsizliği ise mainstream sinema arenasında henüz daha Marvel fırtınası esmeden ve bilindik tüm çizgi roman ekollerinin popülariteye kavuşmadan önce vizyona girmiş olması